Bu Dünyadaki En Büyük Devrim: Neşeyi Sürdürmek
Sizi sürekli nefret etmeye teşvik eden bir dünyada, neşeyi muhafaza edip kendinizi sevmek gerçek bir devrimdir. Bu, bize yapılan haksızlıklara karşı gelmenin en iyi yoludur. İzlerimizi gülümseyerek, insanlara sarılarak ve ihtiyacı olanlara samimi bir şekilde dikkat kesilerek bırakalım.
Genellikle kendimizi negatif şekillerde sorgularız: olduğum bu halim hiçbir şey için yeterli değil. Benden beklenenleri karşılama konusunda yeterli değilim. Yeteri kadar çekici değilim ya da yeteri kadar iyi bir anne değilim, asla istediğimi elde edemeyeceğim, size söylenenler bunlar, sizin düşündükleriniz. Yaşadığınız bu rahatsızlıklara karşı ayaklanın ve kendi neşenizin devrimini ilan edin. Gülümseyin, böylece size kederin eşlik edeceğini uman insanların kafasını karıştırın.
Hepimizin sahip olduğu neşe devrimi
Çok fazla çelişkiye neden olan mesajlar ve hayattaki eminsizlik bizi baştan çıkararak kendimizden nefret etmeye itiyor. Kendi varoluşumuzdan nefret ediyoruz, çünkü varoluşumuzu özgürce yaşamakta bile özgür değil gibiyiz. Ancak ne kadar kendinizden nefret ederseniz, sizin böyle olmanızı isteyen insanların eline daha çok gerekçe vermiş olursunuz. Bizi kendimizden nefret ettiren ve suçlu hissettiren her şeyi sorgulamamızın vakti geldi. Mutsuzluğu sorgulamamızın vakti de geldi, böylelikle neşe devriminizi gerçekleştirebileceksiniz.
Acıyı hissetmek normaldir. Hayatımızı acı çekmeye dönüştürmek ise normal değildir.
Geçmişin, ulaşılamayan taleplerin, o artık solmuş yaralı suçlulukların bulunduğu tüm acılı ve ıstıraplı zindanlardan kurtulun. Evet, asla mükemmel olamayacağız, ancak bu gerçekleşebilecek en kötü şey değil. Başımıza gelebilecek en kötü şey neşemizi ve gururumuzu kaybetmek, çünkü yeterince iyi olmadığınızı düşünüyorsunuz. Bunun için ödediğiniz bedel sonsuza dek borçlu kalma hissiyatı yaratır ve bu, bir tür başarısızlık hissi gibidir.
İlahi adalet yanılgısı
Bazen sanki tüm çektiğimiz acılar karşılığında bir gün ödüllendirileceğimizi düşünürüz, sanki doğaüstü bir güç her şeyi yerli yerine koyacak ve bizi gerçekte hak ettiğimiz şekilde ödüllendirecek sanarız. Çok acı çektik, kötü zamanlar geçirmeye devam ediyoruz ve inanıyoruz ki evren bizi bundan koruyacak. İşte buna ilahi adalet yanılgısı deniyor.
“Tıpkı kederlerimizi abarttığımız gibi sevincimizi de abartırsak sorunlarımız önemini yitirir.”
– Anatole France
Mutluluk, çektiğiniz acıya karşılık verilen bir ödül olarak size gelmeyecek. Mutluluk, kötü durumda olan birine karşı güzel söz söyleyebilme ve bilge bir gülümseme sunabilme becerinizden gelecek.
Neşe ve pozitiflik bulaşıcıdır. Sonsuz acı çekme hali size ya da çevrenizdeki herhangi birine bir fayda sağlamayacaktır. Bu süre gelen rahatsız durumu bırakmak sizin sorumluluğunuzdadır. Yardım isteyin, kendinizi ifade edin, istediğiniz şey için savaşın ve içinde bulunduğunuz koşulları değiştirmeye çalışın.
Nefreti arkada bırakma devrimi
Bu konu, içinde bulunduğunuz toplumun tüm suçunu taşıma meselesiyle ilgili değildir. Çevremizdeki saldırganlığı, bencilliği, kötü ahlakı ve kontrolsüz tüketimciliği teşvik eden bu devasa zararlı mesajların farkındayız. Bu dünyanın aktif bir parçasıyız ve işte bu yüzden bazı sınırlar koymak zorundayız.
Özgür bir biçimde yaşamak hak ve görevleri kabul etmek demektir, gereksiz talepleri değil. Sizi iyi hissettiren ve kimseye zarar vermeyen bir yol seçin. Bu yolu seçmek hem çok basit hem de çok etkilidir.
Sıradan bir insan ilan etmeden devrim yaratabilir
Dünyada küçük bir devrim gerçekleştirebilirsiniz. Yaşadığınız tüm kötü şeylere rağmen kendinizin koşulsuz kabulünü istemekte ısrar ettiğinizi gösterebilirsiniz, sizin için gerçekten önemli olan şeylere olan bağlılığınızı gösterebilir ve aslında size ait olmayan basmakalıp inanışların sizin üzerinizden gitmesini talep edebilirsiniz.
“Mutluluk insana iyilik eder! Öyle görünüyor ki kişi kalbini, neşesini verir. Ve neşe bulaşıcıdır!”
– Fyodor Dostoyevsky
Kendinizi sevmek için çabalayın ve gerektiğinden fazla acı çekmeyin. Bu tür bireysel devrimler karşımıza çıkan insanlar üzerinde büyük etkiler bırakabilir.