Yıllar sonra yeniden karşılaştık ve gerçek, hayal edebileceğimden daha korkunçtu
Hızla yürüyordum, akşam yapmam gereken işleri kafamda sıralarken arkamdan biri sessizce adımı söyledi. Ses o kadar tanıdıktı ki ellerim soğudu. Arkamı döndüm — ve her şeyin mümkün olduğuna inandığımız eski bir hayattan bir yüz gördüm. O, iki adım ötede durdu, sanki bu anı kaçırmaktan korkuyormuş gibi, ve yıllarca hafızamda sakladığım aynı gülümsemeyle gülümsedi. Etrafımızdaki dünya bulanıklaştı: arabalar geçti, insanlar kayboldu, sadece ikimiz ve yarım kalmış, ömür boyu süren bir konuşma kaldı. O benim ellerime, ben de onun ellerine, bir zamanlar ona hediye ettiğim eski bileziğin ince izine baktım.
— Bir gün yeniden «merhaba» dediğini duyacağımı düşünmezdim, — dedi, sesi titreyerek.
Ana soruyu — neden o zaman ve şimdi ne olduğunu — sormaya hazır bir adım attım. O, derin bir nefes aldı, sanki bir dalışa hazırlanıyormuş gibi ve dedi ki: «Sana söylemem gereken bir şey var…» Sonrasında ise, hiç hazır olmadığım bir şey oldu…
Sokağın ortasında, sanki zaman özellikle durmuş gibi duruyorduk, sonunda yıllardır cesaret edemediğimiz şeyleri birbirimize söyleyebilmek için. O, biri dinliyormuş gibi korkarak, alçak sesle konuştu. İlk olarak — genç olduğumuz ve önümüzde bu kadar çok ayrılığın olduğunu bilmediğimiz o yaz hakkında. Sonra — herhangi bir açıklama yapmadan hayatımdan kaybolduğu gün hakkında.
Parmaklarımı yumruk yaparak dinledim. Bu sözleri yıllarca beklemiştim. Aklımda farklı açıklamaları defalarca çevirmiştim. Ama gerçek farklı çıktı. O zaman korkmuş olduğunu söyledi. Duygularımızın ciddiyetinden, kendi verdiği sözlerden ve ona ağır gelen bir gelecekten korkmuş. Ve mücadele etmek yerine, kaçmış.
Sessiz kaldım. Kelimeler boğazıma düğümlendi. İçimde her şey kaynıyordu: kırgınlık, acı ve bununla birlikte — garip bir rahatlama. Nihayet uzun zamandır beklediğim şeyi duydum. Ama bu bana yılları geri getiriyor muydu? Açıklama, neden diye düşünerek uykusuz geçen geceleri silebilir miydi?
Bir kafeye girdik ve konuşma devam etti. Hayattan, her birimizin ileriye gitmeye çalışması hakkında. Onun ilişkileri olmuş, benim — ailem, kendi zaferlerim ve yenilgilerim vardı. O gülümsediğinde ya da bana hızlı bir bakış attığında — anlıyordum ki: içimde hâlâ on altı yaşındaki kız yaşıyor. O kız ki, ilk kez onun elini tutmuştu ve tüm dünya sadece onlara aitmiş gibi hissetmişti.
Ona baktım ve kendime itiraf etmekten korktum: Hâlâ bir şeyler hissediyorum. Ruhumun derinliklerinde belki de, şu anda «Her şeyi yeniden başlatmak istiyorum» diyeceği umudu vardı. Ama bunu demedi. Sadece sessizce ekledi:
— Tüm bu zaman boyunca seni düşündüm. Ve belki de en aptalcası — bir gün yeniden karşılaşmayı umdum.
Akşama kadar oturduk. Sonrasında beni eve kadar eşlik etti. Kapının önünde durdu, doğrudan gözlerime baktı ve dedi ki:
— İzin verirsen, tekrar kaybolmak istemiyorum.
Ardından kapıyı kapadım ve sırtımı kapıya yasladım. Kalbim o kadar yüksek sesle atıyordu ki komşuların bile duyabileceğini düşündüm. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum. Onu tekrar hayatıma almak mı? Geçmişin kalıntıları üzerine yeni bir şey inşa edebilir miyiz? Yoksa ilk aşk, kalpte sadece canlanması mümkün olmayan bir anı olarak mı kalır?
Karanlık bahçeye baktım ve anladım ki: Cevap vermek zorunda olan benim. Sadece ben.
Kalbinizi bir zamanlar kıran bir aşka ikinci bir yaşam verme riskini alır mıydınız?