Beni huzurevine gönderdiler. Bir yıl sonra geri getirmek istediler. Ama çok geçti

Kızmadım. Gerçekten. Beni arabaya bindirip, eşya çantamı yerleştirip şöyle dediklerinde:
— Anne, bu hepimiz için daha iyi olacak.

Başımı salladım. 78 yaşındaydım. Sırtım sık sık ağrıyor, hafızam bazen beni yüzüstü bırakıyor, ellerim yavaşlamıştı. Hâlâ başa çıkıyordum — eskisi gibi değil ama başarıyordum. Ama onların gözünde artık çok «zor» biri olmuştum. Gelinim sorularıma dayanamıyordu. Oğlum çaydanlığı kapatmayı unuttuğumda sinirleniyordu. Bağırmıyorlardı. Sadece karar verdiler.

Ev temizdi, bahçesi bakımlı ve hemşireler canayakındı. Odam — küçüktü, otoparka bakıyordu. İlk gece uyuyamadım. Korkudan değil, kulaklarımda çınlıyordu sessizlik.

Torunlar gelmedi. Oğlum ayda bir arıyordu. Çok meşgul olduğunu, kesinlikle gelecek ay uğrayacaklarını söylüyordu. Başta inandım.

Ama sonra yaşamaya başladım. Yavaşça, yeniden. Odadaşım Freda’yı buldum — akşamları çay içip kendi rahatsızlıklarımıza güldüğümüz bir dost. Yeniden okumaya başladım. Yazmaya başladım — şiirler, notlar, anılar. Evin düzenlediği resim derslerine katıldım ve altmış yıl sonra ilk kez fırça tuttum. Güzelliği hâlâ hissedebiliyordum.

Bir yıl geçti.

Bir pazar günü aile geldi. Oğlum, gelinim ve torunlar. Çiçeklerle. Gülümseyerek. Ve şu cümleyle:
— Düşündük de, belki bizimle yaşarsın? Her şeyi tekrar değerlendirdik. Gerçekten sana ihtiyacımız var…

Onlara baktım ve ilk kez aramızdaki gerçek mesafeyi anladım. Kilometrelerce değil — içsel olarak.

— Teşekkürler, — dedim. — Ama ben artık evimdeyim.

Sessiz kaldılar. Ben ise gülümsüyordum. İnatçılıktan değil, cezalandırmak için değil. Sadece ‘sorun’ olmak istemiyordum artık. Burada kendimdim — bir yük değil, bir gölge değil.

Birkaç hafta sonra Freda için çizdiğim o akvareli tamamladım: Büyük bir bahçe, yabani çiçeklerle bir buket ve penceredeki koltukta oturan bir kadın. Sakin, gerçek. Kendimi görmek istediğim gibi.

Freda onu yatağının üzerine astı.

— Bu sensin, biliyor musun? — dedi. — Sen — sıcaksın. İnsanlar hemen anlamasa da.

Sonra… her şey daha da sessizleşti. Odadan fırçalar, kitaplar kaldırıldı, sadece tablo kaldı.

Oğlum yine geldi, ama biraz daha geç. Uzun süre duvarda durdu, hiçbir şey söylemeden.

Siz hiç başlangıçta beklenmediğiniz bir yerde evinizi hissedebileceğinize inandınız mı?